11 Haziran 2011 Cumartesi
Vefasızlık ve transferde tecrübesizlik
Merhabalar, havalar iyice ısındı, okulları kapattık sayılır, klimalara muhtaç olduğumuz,kavurucu ama bir o kadar da güzel mevsim geldi çattı.
Yazın sevmediğim tek yanı, futbol adına neredeyse hiçbir şey barındırmaması. Futbol ile ilgili izlediğimiz,duyduğumuz,okuduğumuz tek şey (burası özneldir) balon transfer haberleri.
Evet yani bana kalırsa futbolsuz bir mevsim bir yönden eksiktir.
Şu futbolsuz mevsimde,madem herkes transfer dönemi ile ilgili birkaç şey karalıyor, ben de kafama takılan bir konuda fikir beyan etmek istedim.
Yazımın başlığına bakarak bir politikayı eleştireceğimi anlamış olmalısınız. Bu eleştiriye çok gerilerden gelerek başlayacağım. Sabırla okuyabilmeniz dileğiyle...
Ben İzmir'in Buca ilçesinde oturuyorum. Doğal olarak Bucaspor'u da yakından takip etme imkanım var. Hem çevremde bolca Bucasporlu olması hem de babamın sık sık toplantılara ve kongrelere katılması bana bu imkanı yeterince sağlıyor.
Bucaspor bundan yaklaşık bir sene, bir ay önce Spor Toto Süper Lig'e çıkma başarısını göstermişti. Nefes nefese, son haftaya kadar süren o mücadeleden anlının akıyla çıkmıştı Bucaspor.
Bir de Bucaspor'un önünde dolu dizgin giden, şampiyonluğu tam hatırlamasam da sanırım dört hafta önceden garantilemiş bir K.D.Ç Karabükspor vardı. Karabükspor ve Emenike'si.
Bucalılar takımlarına müthiş güvenmişler ve sahip çıkmışlardı. Arena'da her maç tıklım tıklım dolu tribünlere oynanıyordu. Galibiyetlerden sonra Buca'da, altını çiziyorum "sadece Buca'da" bir bayram havası hakim oluyordu. Takım deplasmanlarda puan kaybettiğinde ise esnafın neşesi kaçıyor, halk üzülüyordu.
Bir Bank Asya'dan böyle geldi geçti Bucaspor ve Spor Toto Süper Lig limanına teknesini bağladı.Tekne bağlandı bağlanmasına da, bu tekneye bir de bu denizleri iyi bilen bir kaptan gerekiyordu. Açıkçası Özcan Kızıltan ile yolların ayrılması taraftarlar tarafından pek hoş karşılanmadı. Taraftara göre yönetim, bağdakini kovuyordu. Önce "Piskopat Yılmaz" daha sonra da Özcan Hoca yolcu edilmişti. İki sembol isim arka arkaya yol almışlardı...
Daha sonra bir bakıldı ki, takımın neredeyse tamamıyla yollar ayrılıyor. Bu safhadan itibaren ben "vardır bir bildikleri" diyerek pes etmiştim, vazgeçmiştim eleştirmekten. Ta ki Bülent Uygun dümene geçene kadar.
Türk futbol tarihinin belki de en gereksiz, en kötü hoca seçimiydi B.Uygun. Bucaspor kazandığı iyi repütasyonu, Uygun yüzünden kaybetmeye başlamıştı. Ekşi Sözlük'te bile antipatik olmuştu üzüm kokulu semtin takımı, hoca seçimi yüzünden.
Ben olaylara pozitif yönden bakmaya çalıştım hep. Çünkü bize hep umut verdiler. Resmi sitede Bülent Uygun'un ağzından bal akıttığı açıklamalar, üç senede Süper Lig, beş senede UEFA vaatleri, ilk kez Süper Lig görmüş bu halkın ağzını bir karış açık bırakmıştı. İşini iyi biliyordu Bülent Hoca.
Ve şimdi geldik yazının asıl konusuna. Bülent Hoca (aslında tamamen ona da ait değil bu kanlı devrim) ve onun sil baştan transfer politikası.
İsimleri buraya tam olarak hatırlamadığım için ve hatırlamaya değer bulmadığım için yazmıyorum. Ama Bucaspor ve Konyaspor o yaz toplam 24 + 24 = 48 transfer yaptılar.
Bir yanda B.Uygun, bir yanda futbol katili Ziya Doğan.
Bunlara da eyvallah dedik. Yeni oluşum dedik, olacak dedik. Hazırlık maçlarında dünyanın öbür ucundaki üçüncü lig takımlarıyla oynandı. 10-0, 8-3, 6-0 gibi sonuçlar gördükçe biz de oturduğumuz yerden sevindik. Bu takım iş yapacak diye...
Kısaca Bucalıların gözünü bir güzel boyadılar. Sonrasında çıkan menajerlik olaylarına ve B.Uygun'un PFDK ile yaşadıklarına değinmeyeceğim bile. Çünkü kendisi yaptığı bir açıklamasında " teknik adamlığıma laf ettirmem" diyor. Ben olmayan bir şeyi eleştiremem zaten hocam.
Bülent Uygun Bucaspor'u evinde Eskişehirspor ile 0-0 berabere kaldığı o maçtan sonra bıraktı gitti, ne hikmetse bir hafta bile dolmadan Eskişehirspor ile anlaştı. Ama karakterine de laf ettirmiyor işte.
Bucaspor o hafta Samet Aybaba ile anlaştı. Halkın umudu hala tükenmemişti. Bir yükseliş bekliyordu esnaf, hayatında ilk kez Bucaspor için LigTV bağlatan o esnaf.
Samet Aybaba'yı çok sevdi bu insanlar, bu taraftar. Çünkü o bu "enkazı", B.Uygun'un bıraktığı enkazı adam edebilmek için gece gündüz çalıştı. Asla hakkını yiyemeyeceğimiz Sait Karafırtınalar ile birlikte.
Ama derler ya, olan olmuş bir kere diye. Olmuyordu işte. Bucaspor oynayamıyordu. Neden biliyor musunuz ? Bülent Uygun Opel marka arabaya Şahin motoru bağlamıştı. Hayatında daha önce değil aynı takımda oynamak, bir restoranda bile karşılaşmamış futbolcular birer birer alındı bu takıma. İki orta saha oyuncusu normalde gözlerini bağlasanız birbirlerinin nereye gittiklerini tahmin ederler değil mi ? Ya da iyi futbol oynayan kulüplerde bu böyledir. Bucaspor'da ise orta saha diye bir blok yoktu. Topu ileri şişiren bir grup futbolcu kisvesi altında sahaya girmiş adamlar, ve ileride o toplara konmaya çalışan bir grup "neredeyim ben ?" havasında dolaşan adamlar vardı.
Bir sezon bu futbolu oynadı bu takım. Sonuçta ne oldu ? Samet Aybaba da bıraktı gitti. İlgisizlik var dedi, maddi sıkıntı var dedi. Kulp uydurmak kolaydır hocam.
Bucaspor'un onurlu direnişi Sait Karafırtınalar ile başladı. Küme düşeceğine inanılan bu takım, puan alamasa bile sahada terinin son damlasına kadar koşuyordu artık. Sait Hoca'daki ne hikmetse (!)
Şimdi bir yanda Bucaspor'dan beter bir Konyaspor da vardı. Kaos futbolunun son safhasında bulunan Konyaspor küme düşmeyi çoktan garantilemişti. Ne demiştik ? 24 + 24 = 48 transfer.
Peki Karabükspor ligi kaçıncı olarak tamamladı ? Galatasaray'ın bir altında sekizinci olarak. Peki Karabükspor kaç tane transfer yaptı. 48 / 8 = 6, bilemedin 7 tane. Karabükspor hiç oyuncu bıraktı mı ? Hayır. Hepsiyle sözleşme yeniledi. Karabükspor Yücel İldiz'i bıraktı mı ? Hayır sözleşmesini uzattı.
Bu işler istikrar işidir hocam. Zamanında çok güzel söylemişler "bir iş bir kere olursa kazadır, iki kere olursa tesadüftür, üç kere olursa istikrardır" diye. Bucaspor'un destansı Süper Lig hikayesi aslında bir kaza mıydı ? Hayır. İnancı da barındırıyordu, emeği de. Ama emek hırsızları bu kulübü ağına düşürdü. Kim ne derse desin, Bülent Uygun Bucaspor'un ve Buca halkının hayallerini yıkan adamdır. Kanlı devrim yapmayı deneyip, eline yüzüne bulaştıran acemi bir diktatördür. Eskişehir de seni sevmiyor Bülent Hoca bunu da bilesin, ama tabi ki sen aldığın paraya bakacaksın.
Bu yazıdan yola çıkarak Süper Lig'e bu sene çıkan takımlara tavsiyem şudur : "Kimseye vefasızlık etmeyin. Bazen bir kişinin bile o takımda kalması, ruhu korur, istikrarı, gücü korur."
Gelelim yeni üç takımımızın yaptıklarına :
1- Mersin İdman Yurdu :
Gelenler: Hakan Arıkan(Beşiktaş), Yannick Kamanan(Sivasspor), Mustafa Keçeli(Bursaspor), Cristian Zurita(Gaziantepspor), Erhan Güven(Beşiktaş), Wissem Ben Yahia(Club Africain), Mert Nobre(Beşiktaş)
Gidenler: Kerem İnan, Tonia Tisdell(Ankaragücü), Adem Büyük(Manisaspor), Ernani Pereira, Hüseyin Yoğurtçu, Erdal Güneş, Şehmuz Özer, Tuna Kaya, Faruk Bayar, Eren Şen, Fatih Şen, Mehmet Polat, Erman Özgür, İlhan Özbay, Hasan Üçüncü, Nurullah Kaya, Cengiz Biçer, Tunç Murat Behram, Özenç Albayrak
Henüz transfer dönemi resmen başlamamışken kulübün yaptıklarına bakın. Bu bir vefasızlık tablosudur. Sizin serbest bıraktığınız Nurullah Kaya o takımın ruhudur.
2- Orduspor :
Gelenler: Souleymanou Youla(Denizlispor), Sašo Fornezzi(FC Magna Wiener Neustadt)
Gidenler: Jerry Akaminko(Manisaspor)
Orduspor'a söyleyecek çok fazla şeyim yok. Akaminko'nun piyasasının olduğunu biz de biliyoruz, maddi sıkıntınız yoksa eğer, bu oyuncu sizin büyük bir kaybınızdır. Gelenler kısmında ise Youla gibi karaktersiz ve her dönem türlü saçmalıklara imza atan şu adamı durup durup oynatanlara yazıklar olsun. Şu adamlardan arındıramadık gitti ligimizi.
3- Samsunspor :
Gelenler: Julio Cesar(Gaziantepspor), Vladimir Petkovic(Young Boys)
Gidenler: Hüseyin Kalpar(Çaykur Rizespor)
Eleştirilen aksine Samsun benden artı puanı almayı başarıyor. Duran toplarda bu sezon Samsun'dan korkacağız çünkü onların Julio Cesar'ı var. Hocalarını ise sadece tecrübe ve kariyer yönünden yeterli görüyorum.
Umarım kendilerini daha fazla bozmadan bu transfer dönemini sağlıklı bir şekilde atlatırlar ve lige renk katarlar. Hoşgelmişler, sefalar getirmişler.
Benim söyleyeceklerim bu kadar, sevgiler saygılar...
Chicarito.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder